Erkenden kaçıp çıktığım kısa tatilimin 2. günü de bitti ama gece devam ediyor..saat 1'e geliyor, hava ağustos sıcağında müthiç rüzgarlı.. Gelibolu'nun ağustos rüzgarları meşhurdur zaten Konya'nın kırkikindi yağmurları gibi..olmazsa olmaz..rüzgardan denize giremedim henüz havanın durgunlaşmasını bekliyorum zaten geçen haftaların bayıltan sıcakları yok artık..oysaki terasta gece sefası yapmayı hayal etmiştim. yine de bu gece rüzgara rağmen giyinip terasın kuytu bir köşesine konuşlandım, iskender'i okuyorum. Çıkalı henüz 1 hafta olmasına rağmen radikal kitap ekine göre 1. sıraya oturdu kitap, her yerde elif şafak söyleşileri..ama benim şimdiye kadar okuduğum elif şafak kitaplarının en iyisi, kendini aşmış bir diğer ifadeyle. daha ilk sayfadan sürükledi beni, oysaki sabahın köründe uykulu bir işyeri servisinde başladım ve uyumadım..şimdiyse rüzgarlı terasta funda arar eşliğinde okuyorum. Funda arar demişken, bu sene gittiğim ilk ve tek konser funda ararın konseriydi, her nekadar yoğun hafta sonu programımızda konserin ilk yarısının sonuna yetişsek de perde kapandığında acaba bitti mi, yok bu kadar değildirler eşliğinde kimsenin yerinden kıpırdamadığını görünce rahatladık:) neyse ki yeni albümün şarkılarını söylemiş ikinci yarı eski şarkılarına kalmıştı, bildiğimiz şarkılarına..beni daha önce gittiğim nilüfer konseri kadar hatta belki de daha çok etkiledi, bir yandan şarkılara eşlik edip bir yandan ağlar buldum kendimi ama tavsiye ederim ruha detoks gibi oluyor acaip rahatlıyor hafifliyor insan bu şekilde..
şimdi de rüzgarla birlikte eşlik ediyorum şarkılara, henüz ağlamadan...
dün gece the tree filmini izledim, bu sene film festivallerinden birinde gösterilmişti ama izleme fırsatı bulamamıştım, sanırım cannes'da da gösterilmiş ama ödül almış mı bilemiyorum, ağır ama sağlam adımlarla ilerleyen sakin sakin bir vakitte izlenecek bir film, oyunculuklar güzeldi, güzel bir festival filmiymiş hakikaten, tavsiye derim..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder