12 Ağustos 2011 Cuma

Ben tatildeyken..

Tüm tatillerimin aksine sayılı gün çabuk geçmiş gibi gelmiyor ve tatil halen bitmeyecekmiş gibi. Oysa ki bugün cuma hatta 10 dk sonra cumartesi olacak ve ben pazar günü dönüyorum. Herhalde işte çok sorumluluk almayınca işe dönüş sendromu yaşanmıyor ya da pazartesi depresyondayım:)
Ben tatilde pek bir plan yapmadım, beklentimi düşük tuttum, geliboluya gidip ordaki teras katında sadece kitap okuyup film izlemek vardı planlarım arasında, hatta sabaha kadar terasta oturup keyif yapmak da vardı ama rüzgar pek izin vermedi bu işe. Rüzgar yeni dindi, mesela ilk dalgasız deniz bugüne denk geldi ve muhteşemdi. Demek ki çok da beklenti içine girmeyince insan bulduğundan pek de memnun kalabiliyormuş.
Gelelim kitaplara ve filmlere..Pek birşey yapmamama karşın çok da istediğim gibi okuyamadım hep araya bişeyler girdi sanırım, kısa zaman dilimlerinde okumaya fırsat buldum zaten ben de öyle saatlerce olduğum yerde oturup kitaba dalan bir yapıda değilimdir. İlle aklıma başka birşey gelir ve okumaya ara verip ona yönelirim ve genelde de yöneldikten sonra okumaya tekrar dönmem:) Bir de gazeteler ve kitap ekleri de kitap okuma zamanını çalmaktaydı. Böylece sadece İskender'i bitirebildim ve Şairin Romanı'na başlayabildim.
İskender bence Elif Şafak'ın okuduklarım arasında en başarılı kurgulanmış romanı hele son bölümlere doğru daha keyifli bir okuma serüveni yaşatıyor. Şairin Romanı ise bambaşka bir kitap mitolojik değil, hayali değil tuhaf denebilecek bir kitap ilk sayfalarda başlamak biraz zor gelebilir hatta başlayanların çoğu bu kitabı okumayı bırakabilir çünkü ciddi bir konsantrasyon gerektiren yoğun bir kitap ama çok keyifli bir kitap. İnsan okudukça okumanın keyfine varıyor ve zaman zaman Murathan Mungan bu kitabı nasıl yazmış acaba diye düşünmeden ve takdir etmeden geçemiyor. Kesinlikle okunması gerekn kitaplardan biri.
Filmlere gelince malesef izlemek istediklerim açılamayan ve tamirde olan diskte kaldığından bulduklarımla yetinmek zorunda kaldım denebilir oysa ki izlemek istediğim o kadar çok film vardı ki..
İzlediklerim ise; leaving, the tree, another year, mutluyum devam et, ilk aşk, monte carlo
The tree: güzel filmdi, zaten festival filmiymiş
Leaving: anlam veremediğim klasik bir fransız filmi, insan parayı pulu o hayatı bırakırsa başkasına tutulur mu?
Another year: Yaşlı şirin çiftimiz ve etraflarında gelişen sıradan olaylar
Mutluyum devam et: Sıradan amerikan komedi filmlerinin en vasatlarından biri sanırım
İlk aşk: 9 yaşındaki yeğenimle izlediğim çocuk filmi, ben çocukların büyümesini beklerken film bitti.
Monte Carlo: Yine Amerikan komedisi yine vasat
Not: Aşağıdaki fotoğrafta gelibolu plajını ve yeğenim Ali'nin kafasına su dökerkenki halini görebilirsiniz:)

Zumbara ve Küçük Kitap Kampanyam

Kumbara kavramından esinlenen ve zaman kumbarası kavramıyla kurulan bir sosyal paylaşım grubunun adı zumbara.
Bildiğim kadarıyla şu an davetiye sistemi ile üye kabulü yapılıyor.
Ben de zamanında bir şekilde üye olmuştum ve altyapı çalışmalarının tamamlanması ve aktif faaliyete geçmesi için biraz beklemek gerekti.
Arz talep sistemiyle çalışan bir zaman bazlı bir yardımlaşma söz konusu, ilk olarak tenis partneri talebiyle başladım ama henüz ikametim kesinleşmediğinden potansiyel partnerleri değerlendiremiyorum. Herkes yardım almak, öğrenmek istediği konularla ilgili talepler girebiliyor ya da tam tersi hakim olduğu, yardım etmek, öğretmek istediği bir konuda arz girebiliyor sisteme. Sonrasında arzlar ve talepler birleşiyor, ihtiyacınız olan yardımı alıp o yardımın süresini hesabınızdan düşüyorsunuz ya da yardım ettiğinizde harcadığınız zaman hesabınıza işliyor.
Benim yeni arzım değerlendiremediğim okunmuş kitaplarım, malesef bir türlü bağış vb yolla kitapları değerlendirmek mümkün olmadı, aklıma zumbraya yazmak geldi, bir kitap listesi oluşturdum ve gönderdim.
ilk kitap talebimi de bodrumdan aldım ve ilk kitapları gönderdim bile. bu yaz bodruma gidemedim ama kitaplarım gitti bile. Kitaplardan ayrılmak çok da kolay olmuyor malsef ama gönderince insanın içinde müthiş bir tatmin duygusu doluyor. Hilalcim Bridget Jones Bodrum'da:)
İlgilenenler için adres:http://www.zumbara.com ve http://zumbara.wordpress.com

5 Ağustos 2011 Cuma

funda arar, the tree, iskender, rüzgarı bol gelibolu

Erkenden kaçıp çıktığım kısa tatilimin 2. günü de bitti ama gece devam ediyor..saat 1'e geliyor, hava ağustos sıcağında müthiç rüzgarlı.. Gelibolu'nun ağustos rüzgarları meşhurdur zaten Konya'nın kırkikindi yağmurları gibi..olmazsa olmaz..rüzgardan denize giremedim henüz havanın durgunlaşmasını bekliyorum zaten geçen haftaların bayıltan sıcakları yok artık..oysaki terasta gece sefası yapmayı hayal etmiştim. yine de bu gece rüzgara rağmen giyinip terasın kuytu bir köşesine konuşlandım, iskender'i okuyorum. Çıkalı henüz 1 hafta olmasına rağmen radikal kitap ekine göre 1. sıraya oturdu kitap, her yerde elif şafak söyleşileri..ama benim şimdiye kadar okuduğum elif şafak kitaplarının en iyisi, kendini aşmış bir diğer ifadeyle. daha ilk sayfadan sürükledi beni, oysaki sabahın köründe uykulu bir işyeri servisinde başladım ve uyumadım..şimdiyse rüzgarlı terasta funda arar eşliğinde okuyorum. Funda arar demişken, bu sene gittiğim ilk ve tek konser funda ararın konseriydi, her nekadar yoğun hafta sonu programımızda konserin ilk yarısının sonuna yetişsek de perde kapandığında acaba bitti mi, yok bu kadar değildirler eşliğinde kimsenin yerinden kıpırdamadığını görünce rahatladık:) neyse ki yeni albümün şarkılarını söylemiş ikinci yarı eski şarkılarına kalmıştı, bildiğimiz şarkılarına..beni daha önce gittiğim nilüfer konseri kadar hatta belki de daha çok etkiledi, bir yandan şarkılara eşlik edip bir yandan ağlar buldum kendimi ama tavsiye ederim ruha detoks gibi oluyor acaip rahatlıyor hafifliyor insan bu şekilde..
şimdi de rüzgarla birlikte eşlik ediyorum şarkılara, henüz ağlamadan...
dün gece the tree filmini izledim, bu sene film festivallerinden birinde gösterilmişti ama izleme fırsatı bulamamıştım, sanırım cannes'da da gösterilmiş ama ödül almış mı bilemiyorum, ağır ama sağlam adımlarla ilerleyen sakin sakin bir vakitte izlenecek bir film, oyunculuklar güzeldi, güzel bir festival filmiymiş hakikaten, tavsiye derim..

4 Ağustos 2011 Perşembe

Kitap düzenlemece, okunalardan ayrılmaca

Geçen sene evden taşınırken mevcut kitaplarımı da ayırmam gerekti, okunanlar okunacaklar veya izmire götürmek istediklerim ve geliboluda bırakmak istediklerim diye. Geliboludakiler yaklaşık 1 yıldır kocaman bir koli halinde odamı işgal etmekte, gelibolu kütüphanesine götürmek istedim ama kütüphane yeterince kitapları olduğu ve sanırım kimse onları okumadığı için daha fazlasını istemediğini söyledi. Ben de düşündüm zumbara üyelerine göndereyim dedim. Zumbara zaman kumbarası sitesi, ayni kişiler üye olup birbirlerine yardım etmek veya yardım istemek için arz talep giriyorlar girilen arzı karşılayacak durumda olanlar yardıma koşuyor. Örneğin taşınma işine yardım, ingilizce pratik, tenis oynama gibi aklınıza gelebilecek her türlü şey dahil olabiliyor, ben de elimdeki kitaplardan isteyenlere gönderiyim diye bir arz girdim geçenlerde. Şimdi talep edeceklere göndermek üzere elimdeki kitapların listesini çıkarıyorum sanırım 50 kitap kadar çıkacak, bir o kadarını da okumadıklarım ve ayrılmak istemekdiklerim olarak ayırdım, izmirdekileri de düşündüğümüzde bir de orada burada dağıttıklarım var, gelin kitaba yatırdığım serveti dünün. Ama kitaba harcadığım paraya acımıyorum hiç, o da benim zaafım işte.
Gelelim listeyi oluşturmaya... insanın ya da benim kitaplarından ayrılması bir hayli zor. onun hatırası var bu kalsa mı acabalarla liste kuşa dönmek üzere ama direniyorum. yoksa kitap yığınından kurtulamayacağım. bir de alıp da okumadığım kitaplar var niye o kadar almışsan, insan okuyacağı kadar alır değil mi , açgözlülük işte.
Umarım kitapların rağbet görür bu arada. Bir de Bridget Jones'un günlüğü'nü napsam listeye ekledim ama aramızda duygusal bir bağ var sanki bir de Hilal not yazmış, ben 30 yaşımda bunun gibi olmak istemiyorum diye, ne mutlu ki olmayacaksın Hilal:) Ama kitabı napalım sence?:)))