23 Şubat 2011 Çarşamba

Fransa-Monaco arası Fransız analizi

Bon soir Mademoiselle...(Beni sevindirik yapan Le Catalan garsonu)
Kahvesini alıp masasında içmek yerine kahve makinasında içip işine dönen Fransızlar
Ayrıca su içtiklerini de görmedim, yemekte bile ya bira ya şarap..
Yemek sonrası içilen miniminnacık kahveleri, tadımlık, kahve makinası da aynısını veriyo, nerde bizim kupa dolusu kahvemiz..
Sessiz sakin çalışan ama konuşmaya başlayınca durmayan hele telefonda rekor kıran Fransızlar...
Monaco'daki yegane üretim tesisi:))
Herkesin gezmeye gittiği Monaco'ya çalışmak için sabahın köründe gelen insanlar...
Kesinlikle annemin pirinç çorbasını özleten yemekler..Bunlar yemekten anlamıyor..Yiyecek yemek bulamıyorum ya, hep pizza, makarna nereye kadar...
Denediğim her farklı yemek de midemi bulandırdı ayrıca, keşke denemeseydim...
Sürekli Bonjour, Au revoir, Pardon diyen saygılı insanlar, ama bir o kadar da ciddi insanlar..
birkaç şey daha vardı aklıma gelince yazarım..

17 Şubat 2011 Perşembe

Fransız Rivierası -Cote d'Azur

St Tropez'den başlar Menton'a kadar gider bu kıyı şeridi, yazın en zenginlerin tatil için geldiği bir yermiş...
Ben malesef şubat ayı gibi denize girmenin mümkün olmadığı bir mevsimde 2 hafta buralardayım, gece insan bile yok sokağında kaldığım kasabanın. Tek restaurantı Catalan da olmasa bi de Super U marketi aç kalacağız heralde...

8 Şubat 2011 Salı

Artık gelecek planlarımı hayattan gizli yapıyorum. Sanki hayat, işini gücünü bırakıp planlarımı bozmak için herşeyi yapıyor [O. Atay]

1 Şubat 2011 Salı

yeni iş, yeni başlangıçlar...

Bugün 1 şubat 2011 salı, geçen hafta bugün tekrar çalışma hayatına döndüm, 30 hazirandan beri yaklaşık 7 ay ara vermişim çalışmaya...zaman öyle çabuk geçiyor ki ve insan öyle çabul alışıyor ki tembelliğe..bir de hayatında bir sürü değişiklik de beraberinde geliyorsa..
...
Dışarıda lapa lapa kar yağıyor, mevsimin ilk karı istanbulda..evet artık istanbuldayım, pek istemesem de, izmirden kopamasam da, doktora, iş derken istanbul bırakmıyor beni..izmire de öyle alıştım ki. güzel, yaşanacak şehir izmir..
...
İşe yeni başlamaya gelince, içimde öyle bir çalışma isteği vardı ki ara verdikten bir kaç ay geçtikten sonra, eski işimde çalışan arkadaşlara hala projeleri, işlerin nasıl gittiğini sorup duruyordum, hem meraktan, hem de ben bıraktıktan sonra işi özlediğimden..o kadar özledim ki geri dönmeyi bile düşündüm, ama dönmedim, çünkü aynı nehire iki kere gidilmez misali, hem herşey daha güzel olmayacaktı sadece alışkanlıklar devam edecekti, hem de herşey daha sıkıcı olacaktı, kendimi tekrar etmeye devam edecektim. bir de insan vakit geçince geçmişteki kötü olayları pek hatırlamıyor, herşey güllük gülistanlıkmış gibi geliyo, yada benim hafızam böyle..
...
Alışkanlıklara gelince, insan hayatının yüzde 95i alışkanlıklarından oluşmaktaymış. bizim yaratıcılığımıza sadece yüzde beşi kalıyormuş. insan zaten alışkanlıklarını yaparken kendini daha rahat belki mutlu hissediyor, sanki herşey garanti altında sürpriz yokmuş gibi. rutine girmediğinde girene kadar insan sıkıntı çekiyor ve stres yaşıyor, işe girince de öyle ilk günlerde kimseyi, ortamı tanımıyorsunuz, yapacak işiniz yok, ama zaman çabuk geçiyor ve günden güne alışıyorsunuz herşey gibi..